|
 |
|
hoşgeldiniz hoşbuldunuz |
|
|
|
|
|
 |
|
DİNİ YAZILAR |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İnanmayanlar Bu Mutlulukları Bilmezler
İnsan hayatı boyunca çeşitli mutluluklar yaşar, dünya hayatı ile ilgili mutluluklar hemen herkeste aynı görülür. Ben size inanan insanların yaşadıkları mutlulukları kendim nasıl yaşıyorum anlatmaya çalışacağım...
* Bazı olaylarda, bunu kimseye söylememene rağmen Allah`ın yanında olduğunu hissetmek,
*Birisine dini, Allah`ı anlatırken onun ahiretine etki edebileceğini ve onu kurtarabileceğini hissetmek,
*Herhangi birisinin senin anlatıklarınla veya yazdıklarınla dine daha sıcak bakması ve kulluk vazifelerini yerine getirmeye başlaması,
*Ahireti düşünmek ve cenneti hayal etmek,
*Sevdiklerinle beraber cennette sonsuza dek yaşama hayali,
*Arkadaşlarınla yaptığın din üzerine sohbetler,
*Allah rızasını kazanmak için yaptığın herhangi birşey,
*Birinin sana Allah razı olsun demesi,
*Cuma namazında bir arkadaşınla karşılaşmak,
*Daha önce hiç kimsenin namaz kılmadığını tahmin ettiğin bir yerde namaz kılmak,
*Namaz vaktine son saniyede yetişmek,
*İftar sofraları,
*Her zamanki gibi sıkışık trafikte, insanların iftar vakti ekmeğini suyunu paylaşması.
*Hac ca gittiğin zaman bilhassa o ilk anki duyguların,
*Hac gibi bir borcu ödemenin verdiği haz,
*Malından kazancından vererek hem Allah`ın dediğini yapmak hemde karşındakini mutlu etmek,
*İnsanların tıpkı Allah`ın dediğigibi seni dini yaşıyorsun diye kınamaları,
*Allah`ın Kitabında anlattığı müslüman ve mümin tarifine uyman,
*Allah`ın ayetlerini ve delillerini dünyada gözlemlemek (arının bal yapması, yağmurun yağması gibi)
*Bir sevdiğin veya yakının öldüğünde onun bütün acısını çekmene rağmen inançlı olarak öldüğünü bilmek,
*Karşına çıkan zorlukların imtahan olduğunu bilmek ve sonucunu almak,
*Müslüman bir ülkede yaşamak ve ezan sesini duyabilmek (bilhassa yurt dışındayken bunu çok hissettim)
*Sevdiğin birinin namaza başladığını duymak,
*Herşeye Allah`ın adıyla başlamak ve bunu diyenleri duymak,
*İnanan kardeşini sevmek, senin ona onun sana kin tutmayacağını bilmek,
*Yaşadığın hayal kırıklıklarını ve üzüntüleri Allah`ın verdiği sabırla bertaraf etmek,
*İnanan bir insanın senin için dua etmesi, senin de onun için dua etmen,
*Sevgilinle, eşinle Allah`ı, dini konuşabilmek.
*Kuran`ı her okuduğunda yeni birşeyler öğrenmek,
*Kuran`la ilgili araştırma yapmak, bir arkadaşnın bunu yaptığını bilmek,
*Dünyadaki güzelliklere Yaratıcının bunları nasıl yaptığını ve muaazamlığını hissederek bakmak,
*Haramlara Allah istemediği için girmemek...
Allah ve Resulüne İtaat Etmek
“Ey iman edenler! Allah`a ve resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yüzünüzü çevirmeyin. ” (Enfal suresi 20. ayet)
Bu ayet, peygamberimiz Hz. Muhammed’in söz ve davranışlarının biraraya toplanması ile oluşturulmuş sünnetin de Kuran ile birlikte İslam dininin kaynağı olduğunu iddia edenlerin en önemli dayanaklarından biridir. Oysa ayet dikkatlice okunduğunda rahatça anlaşılmaktadır ki bizlerin Müslümanlar olarak itaat etmemiz gereken kişi birey olarak Hz. Muhammed değil, Allah’ın resulüdür.
Aradaki fark oldukça açıktır. Allah’ın ayetlerini bizlere tebliğ eden, bizlere onları anlatan, gösteren Hz. Muhammed’e itaat etmek gerekir. Oysa kendi kişisel yaşantısı içinde yaptıkları ancak Peygamberin kendisini bağlamaktadır. Peygamber de bir bireydir ve dinin özgür bıraktığı alanlar içerisinde kendi kişisel seçimlerini yapmakta ve ona göre davranmaktadır. İsteyen Müslüman bu hareketleri kendisine örnek almakta ve benzer şekilde uygulamaya geçirmekte tabii ki özgürdür ancak bunlar da dinin ilkelerindendir demek dini tahrip etmektedir. Kaldı ki hadislerin yazımını ve toplanmasını inceleyenler görecektir ki bu ifadelerin gerçekten Peygamberimize ait olduğu iddiası hayli temelsizdir.
Kişisel seçimlerinde Peygamber de yanlış uygulamalar, hatalar yapmaktadır. Kuran’ın çeşitli yerlerinde bu gerçek ortaya konmuştur. Abese Suresinin (80. sure) ilk 10 ayetinde örneğin Allah Peygamberi arınmak üzere yanına gelen bir adama kör diye iyi davranmamış olmasından dolayı eleştiriyor. Tevbe suresinin 43. Ayetinde de yine Peygamber sefere katılmak istemeyenlere çabucak, fazla sorgulamadan, izin verdiği için kınanırken Kuran’da şöyle deniyor: “Allah seni affetsin; neden onlara izin verdin de beklemedin ki, doğru söyleyenler sana açık-seçik belli olsun da yalancıları bilesin. ”
Tüm bu açıklamalar yapıldığında sünnetin önemini kaybetmesinden rahatsız olacak olanlar bu fikrin sahiplerini Peygamber’i postacıya indirgemekle suçlarlar. Ancak düşünmedikleri bir nokta vardır. Yüce yaratıcının kullarına mesaj gönderirken seçtiği iletici olmaktan daha şerefli bir makam olabilir mi?
DNA`yı çözerken Tanrı`yı gördü.
(HABER)
DNA şifresini çözen bilim adamı 30 yıldır ateistti. Artık Allah`a inanıyor. Onu imana getirense bakın ne oldu?
Dünyanın en büyük genetik uzmanlarından biri olarak gösterilen ve sekiz yıl önce çalışma arkadaşı Craig Venter’le birlikte insan DNA’sının şifresini çözerek büyük şöhret yakalayan Dr. Francis Collins, “imana geldi. ”
Venter, bilim dünyasında büyük ses getiren buluşlarının ardından çalışmalarını ilerleterek, laboratuvarda “yapay canlı” üretmeye çalışırken, Collins ise yeni kitabıyla bilim ve din arasında yeni bir tartışma yaratacak gibi gözüküyor.
Eylül’de piyasaya çıkaracağı “Tanrı’nın Dili” adlı kitabıyla ilgili İngiliz The Times gazetesine konuşan 56 yaşındaki Collins, 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Tanrı’ya inandığını söyleyerek, “Tanrı’nın var olduğuna dair rasyonel bir temel var ve bilimsel gelişmeler insanı Tanrı’ya daha da yaklaştırıyor” dedi.
Amerikalı bilim adamı artık mucizelere ve meleklere inandığını belirterek, “Laboratuvarda çalışırken Tanrı’yı hissettim. Kesinlikle bizden daha büyük bir güç var ve ben ona inanıyorum. DNA’nın şifresini çözmek beni Tanrı’ya biraz daha yakınlaştırdı. Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti. Ama mucizevi olarak hayata döndüklerini gördüm. Bu da Tanrı’nın işidir” diye konuştu.
İnsan genini çözmenin de kendisine Tanrı’nın eserini görme fırsatı verdiğini söyleyen Collins, “Önemli bir buluş yaptığınızda o bilimsel coşku anını yaşarsınız, çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. Keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki, bu bilgiye daha önce hiçbir insan sahip olamamıştı. Fakat Tanrı onu her zaman biliyordu” dedi.
Benim İçin En Önemli Şey Allah Diyebiliyormusunuz
İnanmayanların "Allah" diye bir kavramı olmadığını biliyoruz, ya inananların yada inanıyormuş gibi yapanların durumu ne olacak. Kuran`da da söylediği gibi ikiyüzlülere ve kafirlere bile, dünyayı kim yarattı diye sorulduğunda verdikleri cevap " Allah "oluyor. Buradan çıkan sonuç şu; insanların çoğu Allah`ı biliyor ama O`nun tam olarak büyüklüğünü, her an heryerde olduğunu, zaman kavramının olmadığını, herşeyi duyduğunu ve gördüğünü, içimizi bildiğini hatta bize şah damarımızdan yakın olduğunu anlayamıyorlar. Genel olarak varılan düşünce, Allah`ın zor zamanlarda ortaya çıkan ve insanların imdadına yetişen, bulutların ardında yaşayan, geçmişte kalmış, hareketleri ağır ve kısıtlı olan yaşlı bir dede gibi. Ben bu insanların böyle düşündüğünü zannediyorum. Yaşamları içinde bir başka durumsa; dini uygularlarsa her istediklerini (kumar, zina gibi)yapamayacaklarından dine sıcak bakmıyorlar. Din onlar için olmazsa olmaz bir olgu değil. Hatta hayatlarındaki önem sırasında sonlara doğru yer alıyor. Hayatla ve yaşamla ilgili verilen kararlarda dinin hiçbir fonksiyonu olmuyor. Hal böyle olunca sorsanız Allah`a ve ahiret gününe inanıyorum diyenler, aslında sadece kendi isteklerine göre yaşıyorlar. Bu arada inanan insanlar içersinde de onlarca sınıf sayabiliriz. Bunu bir iki örnekle hatta inanan veya inanmayanlar diye iki gruba ayırarakta gerçekleştiremeyiz. Ben, bu insan gruplarından inanıp, kulluk vazifelerini yerine getirenler için bir şey söylemek istiyorum; gerçekten her hareketinizi (ben kendimi de dahil ediyorum), Allah için mi yapıyorsunuz yada daha açıkça sormak gerekirse, gerçektende benim için bu hayatta en önemli şey Allah diyebiliyormuyuz. Peki bunu her an mı yapıyoruz yoksa arasıra mı? Verdiğimiz her kararın altında Allah olgusu yatıyormu? Seçme yapılması gereken yerlerde dinimi seçiyoruz yoksa nefsimizin çektiğini mi? Örneğin; sinema seansıyla akşam namazı çakışsa, ya bir seferlik namaz kılmasam ne olurmu diyoruz? Maça gitmek için bulunan parayla zekat verirmisiniz maça gitmek yerine? Ramazan ayına denk gelen bir tatilde orucunuza devam edermisiniz? Uykuyu mu sabah namazınımı tercih edersiniz? Cuma günü iş saati para kazanmak cumaya gitmekten daha mı caziptir? Bu sorulardan kendinize daha çok sorabilirsiniz. Sonuca bakın, hepsinde Allah`ı ve dini seçiyorsanız kendiniz için çok güzel, değilse biraz kendinize gelin ve dinin sadece arasıra namaz kılmak oruç tutmak olmadığını bilin...
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
Gazete Başlıkları |
|
|
|
|
|
|
http://www.radyotvmedya.com/ |
|
|
|
Bugün 3 ziyaretçikişi burdaydı! |